ÜMMET OLMA BİLİNCİ 1

‘’Allah’a ve peygamberine itaat edin; çekişmeyin yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.”(ENFAL-46)
Allah’a ve Resulüne gönülden itaat edin. Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına riâyet edin. Allah ve Resulü sizin nasıl davranmanızı istiyorsa öylece davranın. Yapılacak iş belli iken, Allah ve Resulünün istedikleri açıkken çekişme içine girmeyin, tartışma içine düşmeyin, çözülmeyin, birbirinizle ihtilâflara düşmeyin. Çok kötü bir durumda olsanız bile kontrolü kaybetmeyin. Yoksa gevşer, yılgınlık gösterir ve gücünüz kuvvetiniz gider ve sonunda başarısızlığa düşersiniz. Sabredin doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.
Peki Müslümanlar arasında hiç ihtilâf olmaz mı? Hiç görüş ayrılığı olmaz mı? Olabilecektir elbette ama, Şûrâ vardır gerek devlet işlerinde, gerek askeri işlerde. Elbette Şûrâda bu meseleleri görüşmek, tartışmak, danışmak ayrı şeydir, parçalanıp birbirine düşmek ayrı şeydir. Bir konu Şûrâda karara bağlanmışsa, Emîr’ul Mü’minîn neye karar vermişse artık iş bitmiştir. Artık o emre itaat Allah’a itaat demektir. İslâm’daki itaat mekânizmalarını biliyoruz. Allah ve Resulüne mutlak itaat, emir sahiplerine de Allah ve Resulünün istediklerini emrettikleri sürece itaat edilecektir. Emir çevresindekilerle istişare sonucu bir karar vermişse artık öteki Müslümanların ayaklarını geri atmalarına imkân kalmamıştır. Allah ve Resulünün arzularına ters düşmeyecek bir biçimde emirin aldığı kararı uygulamak zorundadır Müslümanlar. Değilse emir bir tarafa, öteki Müslümanlar da başka bir tarafa çekecek olurlarsa ne cihadımız, ne devlet işimiz başarıya ulaşır, ne de kâ-firlere karşı bir kuvvet gösterisi içinde olabiliriz.
İşte Rabbimiz buyuruyor ki gevşersiniz, gücünüz, kuvvetiniz gider, havanız kaybolur, egemenliğiniz yok olur. Kâfirler için onları bizden korkutacak bir güce, bir havaya sahip olmak zorundayız. Peki acaba şu anda kâfirler üzerinde hiç bir havamız, hiç bir gücümüz, etkinliğimiz var mı? Yok değil mi? Müslümanca bir kimliğimiz, bir şahsiyetimiz var mı? Yok değil mi? Neden? Çünkü Müslümanlar olarak ümmet olma şuurunu kaybettik. Birbirimiz için canımızı fedâ edecek kadar birbirimizle bir kardeşliğimiz kalmadı da ondan. Şu anda Suriye’de ki kardeşlerimiz, Filistin’deki kardeşlerimiz,Arakan’ ki kardeşlerimiz, Çeçenistan’daki kardeşlerimiz, dünyanın çeşitli coğrafyalarındaki kardeşlerimizle bir kardeşlik ilişkimiz var da onları öldürenlerin bu kardeşlerden bir çekincemeleri yok değil mi? Bırakalım çok uzaktakileri, şu anda bu ülkede birileri bir grup Müslümanı yok etmeye çalışırken öteki Müslümanlardan zerre kadar bir çekincemesi yoktur.
Halbuki Medine’de bir Müslüman kadının örtüsüne el uzatan bir Yahudi karşısında öteki kardeşlerinin nasıl davrandıklarını biliyoruz. Bir Müslüman kardeşleri için savaşa karar veren Müslümanların bu kardeşlik bağını gören Yahudi korkmaz mı Müslümanlardan? Çekinmez mi bir Müslümana ilişmekten? Ama işte şu anda kâfirler tarafından Müslümanların kanları dökülürken, ırzları, namusları kirletilirken diğer Müslümanların seyirci kalmaları, kıllarının bile kıpırdamayışı, hattâ kimilerinin oh olmuş, onlar şunlardandı, onlar bizden değildi gibi İslâm dışı bir tavır sergilemeleri kâfirleri cesaretlendiriyor ve Müslümanların onlar üzerinde en ufak bir etkilerinin kalmadığını gösteriyor. Böyle bir durumda ne fert olarak ne de toplum olarak zerre kadar bir Müslüman şahsiyetimiz kalmayacaktır.
İşte Rabbimizin yasaları gözlerimizin önündedir. Eğer böyle parça parça değil de top yekun Allah ve Resulünün emirlerine itaat eden, birbirleriyle çekişmeyen mü’minler olabilirsek peşinen bir çok savaşı kazanmış olabileceğiz demektir. Çünkü hayatı seven kâfirler o zaman asla şu anda olduğu gibi bizler karşısında savaşı göze alamayacaklardır. Ama eğer bizler Allah ve Resulüne itaat halinde değilsek, kitap ve sünnet etrafında toplanarak kardeşler olamamışsak, birbirleriyle çekişmeyen, birbirleriyle kenetlenmiş bir ümmet olamamışsak bizdeki bu zaafı gören kâfirler hep bize saldıracaklar ve galip geleceklerdir. Öyleyse sabredin ey mü’minler. Kendinizi Allah ve Resulünün istediği yerde tutun. Allah ve Resulüne itaat makamında tutun. Bilesiniz ki Allah sabredenlerle beraberdir.